Daha önce de bir iki kez diasporada yaşayan Kürtlerin sorunları ve geleceklerine ilişkin bazı yazılar yazmıştım. Bu sefer, bu konu hakkında birazda ayrıntılarına değinerek görüşlerimi yazma gereği duydum.
Umarım diasporada yaşayan Kürtler açısından yararlı olur.
Bekir Topgider
Daha önce de bir iki kez diasporada yaşayan Kürtlerin sorunları ve geleceklerine ilişkin bazı yazılar yazmıştım. Bu sefer, bu konu hakkında birazda ayrıntılarına değinerek görüşlerimi yazma gereği duydum.
Umarım diasporada yaşayan Kürtler açısından yararlı olur.
Almanya 2. Dünya savaşı sonrası deyim yerinde ise tam bir yıkım yaşamış ve bir enkaza dönmüş durumdaydı. Almanya bununla da kalmamış 2.dünya savaşında ciddi oranda iş gücünü de kaybetmişti. Ülkenin yeniden yeniden inşası ve ekonomisinin istikrara kavuşması için Almanya bir çok ülke ile yaptığı anlaşmalarla işçi almaya başladı. Türkiye ile Almanya arasında yapılan iş gücü anlaşmasının sonucunda ilk olarak 1961 yılında Türkiye’den Almanya’ya işçiler gelmeye başladı. Anlaşmanın yapılması ve işçilerin Almanya’ya gelmesinin üzerinden 63 yıl gibi bir zaman geçmiş durumda. Türkiye’den gelen işçilerle birlikte onbinlerce Kürt işçi de o tarihten itibaren Almanya’ya gelmiş bulunmaktadır.
O dönem gelen işçiler bir kaç yıl çalışır geri dönerim düşüncesiyle gelmişlerdi. Ama gelen işçiler geri dönmedikleri gibi bir kaç yıl sonra eşlerini ve çocuklarını da yanlarına getirmeye başladılar. Şimdi ise Almanya’da 4. kusak Türk ve Kürt orijinli insan yaşamaktadır. Ve Almanya o insanların 2. vatanı oldu dersek yanılmış olmayız.
Daha önce resmi yollarla Almanya’ya gelen işçilerin yanısıra Türkiye’de 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile birlikte onbinlerce Kürt ve Türk siyasi nedenlerle Almanya’ya sığınmacı olarak geldiler. Siyasi sığınmacıların gelmesiyle birlikte Almanya’daki Kürt ve Türk nüfusunda ciddi bir artışı da beraberinde getirdi.
Diğer taraftan bu 30-40 yıl içinde Ortadoğu’da yaşanan çatışmalı durum, Suriye’de ve Irak’ta yaşanan iç savaş ve DAİŞ’in Kürtlere saldırıları nedeniyle başta Kürtler olmak üzere, can güvenliği kalmayan yüz binlerce insan Avrupa ülkelerine gelmeye başladılar. Birleşmiş Milletler belgelerinden alınan bilgilere göre günümüzde 2 milyona yakını Almanya’da olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerinde 4 milyon cıvarında Kürt yaşamaktadır.
Ne nedenle olursa olsun Kürtlerin kendi ülke topraklarını terkedip Avrupa’ya gelmeleri ilk etapta olumlu görünmüş olsa da uzun vadede Kürt halkı açısından büyük bir kayıp olacağı da bir gerçektir. Kürtlerin ülke topraklarından böylesi büyük bir sayıda kopuşunun ileriki süreçte ciddi sorunlara neden olacağını da görmek gerekir. Öyleki özellikle Avrupa ülkelerine gelen Kürtlerin tekrar ülke topraklarına geri dönmeleri üzücü de olsa çok zor görünmektedir. Ülke topraklarını terketmek zorunda kalan Kürtler açısından bu kopuş sadece ülke topraklarından değil ulusundan, kültüründen ve göreneklerinden de kopmak demektir. Kürtler diasporada yaşayan diğer halklar gibi değildir. Diğer ulustan halkların devletleri vardır. Kendi devletleri diasporada yaşayan kendi insanlarının asimile olmaması için büyük avantajlar sağlar. Kürtlerin devletleri olmadığı için diasporada yaşayan kendi insanının asimile olmasının önlenmesi diğer ulusal azınlıklara göre daha fazla dezavantajlara sahiptir. Bu durum da doğal olarak diasporada yaşayan Kürtler açısından büyük bir sorun ve handikap olarak durmaktadır.
Diasporada yaşayan Kürtlerin asimile olmaması yani kendi ulusal kültüründen, dilinden ve yaşam biçiminden kopmaması için Güney Kürdistan hükümetine ve diasporada bulunan Kürt sivil kurumlarına büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Diasporada yaşayan Kürtler bulundukları ülkelerin dilini ve yaşam biçimlerini ögrenmeleri ve yerleşik halkla uyum içinde yaşamaları tabiiki çok önemlidir. Uyum sağlamak ayrı bir konu ve önemlidir. Ama süreç içinde Kürtlerin tümüyle kendi kültür ve göreneklerinden kopmaları ve kaybolmalarının Kürt halkı için çok üzücü ve büyük bir kayıp olacağını bilmek gerekir. Bunun için hem Güney Kürdistan hükümeti ve hemde diasporadaki Kürt kurumları şimdiden bu konuda kafa yormaları ve diasporadaki Kürtlerin asimile olmamaları için uzun vadeli plan ve programlar oluşturarak bu konuda çalışmalar yapmalıdırlar.
Diasporadaki Kürtler açısından asimilasyon tehlikesinin yanısıra Kürtlerin bağımsız devlet kurmaları için belli avantajlarının olduğunu da bilmek gerekir. Diasporadaki Kürt gençleri belli bir plan ve program çerçevesinde yönlendirilebilinirse bu genç kuşağın lobi çalışmasmalarında ciddi işler yapabileceklerini de unutmamak gerekir.Diasporada yaşayan Kürt gençlerinin her birinin bir kaç dil bildikleri ve bu gençlere politik bilinç verildiği zaman her birinin bulundukları ülkelerdeki siyasi partilerde milletvekili olma ihtimalleri büyüktür. Şu an bile bunun örnekleri vardır ve bu sayıları gelecekte çoğaltmak mümkündür.
Gelecek yazımda ise Güney Kürdistan hükümeti ve diasporadaki Kürt sivil kurumları ne yapmalıdır, nasıl bir yol haritası çıkarmalıdır konularına değinmeye çalışacak, o konudaki görüşlerimi ayrıca yazacağım.
Devam edecek….